hitsiten_mp3
  KGB NASIL BİR ÖRGÜTTÜR
 
Bolşevik ihtilalinden buyana Sovyetler Birliği tüm politikalarında sadece taktik
değişiklikler yapmıştır. Fakat Sovyetler Birliği her zaman tek örgüt tarafından
yönetilmiştir. Bu örgütün adı KGB'dir.....
Sovyetler Birliği kurulduğu gün, dünya tarihi yeni bir sayfa açtı. Bu tarih yazılırken
belkide en önemli payeyi KGB üstlendi. Bir zamanların efsane örgütü, dünyanın
her yerinde tüm gizli servisleri peşinden koşturdu. Girdiği ülkeleri kara sanatla
yakıp yıktı...Sovyetler Birliğini anlamak için öncelikle KGB'yi tanımak gerekir. Bu
yazı dizisinde bu dev ahtapotu tüm yönleriyle tanımaya çalışacağız....
KGB yani ruşça açılımıyla “Komitet Gosudarstvennoy Bezopasbosti” örgütün
resmi adıdır. Türkçe’de manası Devlet Emniyet Komitesidir. Devlet Emniyet Aracı “Halk Komiserleri Konseyinin” 20 Aralık 1919 tarihinde aldığı kararla
kurulmuştur. O dönem adı ÇEKA’dır. İlk yöneticisi Polanya asıllı Feliks Edmundoviç Dzerjinski’dir. Yine örgütün ilk karargahı Rusya Sigorta Şirketinin el
konulan Petrograd binasından Moskova’ya bu dönemde taşınmış ve yıkılana
kadar burada faaliyet yürütmüştür. Batılı kaynaklar ÇEKA’nın kuruluş dönemine
ait nitelikli bilgilere günümüze kadar sahip olamamıştır. O nedenle ÇEKA’nın o
dönemdeki kudreti hakkındaki bilgiler sınırlıdır. ÇEKA’nın Sovyet Halkına
uyguladığı baskı kısa sürede kötü bir üne neden olunca örgüt 1922 yılında
yeniden organize edilmiştir.
Bu dönem ÇEKA lağvedildi ve yerine Devlet Politik
Direktörlüğü GRU kuruldu. Ancak GRU kurulurken çalışanlarını eski ÇEKA üyelerinden oluşturduğundan bu gelişmeye ancak kabuk değiştirme diyebiliriz.
ÇEKA, GRU, OGPU, NKGB, NKVD, GUGB, MGB,KI ve KGB derken Sovyet Haberalması filizleniyordu…. Hepsi Polit Büronun emrinde dallanan bu örgütler iç içe geçmeye başladı. 1920’ler ve 1930’ların başında birçok Batılı devlet
Sovyetlerle diplomatik ilişki kurmadılar böylelikle Sovyet elçiliklerine casusların sızmasına fırsat vermediler. Bu yüzden Sovyet Haberalması işlerin çoğunu
kanunsuz yollarla halletmeye başladı.
Bu gelişme örgütün tam anlamıyla Gizli Servis olmasını sağladı ve müthiş tecrübeler kazandırdı….



KGB su gibidir, bulunduğu zemine uygun hareket eder.

O nedenle yıllar boyu ona
karşı mücadele veren karşı gizli servisler KGB’nin tam anlamıyla fotoğrafını çekememiştir. Yüzyıla yakın süren KGB avı sonunda yakalanmayı başaran KGB
casuslarından elde edilen veriler bir araya getirilerek gerçeğe yakın bir tablo
oluşturulmuştur. Bu sır perdesi Sovyetler Birliği tamamen ortadan kalkana kadarda sürmüştür denebilir. KGB tüm dünyaya yayılmış örgüt elemanlarıyla günümüzün adeta GSM sistem ağlarını anımsatır. Elbetteki dünyada mükemmel
şey yoktur ve bu devasa örgütünde zafiyetleri bulunmaktadır.

KGB karargahı Kremlin binaları arasında bulunmaktadır ve iki uzun bloktan
oluşmaktadır. Kapılarında bu binaların ne olduğunu belirtir tabelası yoktur. Asıl bina Dzerşinsky meydanı NO:2’dir. ÇEKA’nın faaliyet gösterdiği eski binanın
ortasında bir avlu ve bu avlunun yanında meşhur Lubyanka hapishanesi vardır.
Bu hapishanede Sovyet tarihinin önemli şahsiyetleri misafir edilerek, idam sehpalarına götürülmüştür. Latin Amerika’da gerilla olarak görev yapanlar,
Suriye’de Filistinlileri eğitenler, ABD topraklarında Amerikalı gibi rol yapanlar,
Beyaz Rusya’da dini baskılayanlar, Orta Asya’da muhalifleri ezenler, dünyanın
her tarafına yayılmış yaklaşık 90.000 kişilik ajan kadrosu için Dzerşinsky merkez
bina olarak kabul edilir ve buradan yönetilir. Bu rakam batılı gizli servislerin elde
ettikleri verileri paylaşarak ortaya koyduğu tablodur ve bu kadroya büro işçisi,
bina muhafızı vb gibi görevler ihtiva eden 400.000 kişilik destek memurları dahil
değildir.
KGB bu devasa kadrosuyla insanlık tarihinin en büyük gücüdür. Cengiz Han’dan günümüze, bu denli personel istihdam eden bir örgüt daha dünyaya
gelmemiştir. Bu sayının anlamı CİA ile karşılaştırıldığında daha manidardır. CİA tüm faaliyetlerini tahminen 18.000-20.000 kişiyle yürütmektedir.

KGB’nin ana karargahı Dzerşinsky binası olmasına rağmen, operasyon büroları Moskova’nın çeşitli semtlerine dağılmış binalarda yürütülmektedir. 1972 yılından
sonra Dış Operasyondan sorumlu büroların çoğu çevre yolu üzerinde yeni bir
binaya taşınmıştır.

RAPORLAR POLİTBÜROYA GİDER

KGB personeli bir iç kontrol ağıyla çevrilidir. Parti oligarşisi bu ağı kendi emniyeti
için elzem görmektedir. KGB teoride her ne kadar Bakanlar Kuruluna bağlı olsa
da aslında Polit Büroya karşı sorumludur. Raporlar doğrudan Polit Büro
1.Sekreterine (Bu makam Polit Büroda ikinci derece icra makamıdır, SSCB’nin
iki numaralı adamı da denebilir.) verilmektedir. Polit Büro KGB’nin günlük işlerini
Polit Büro Merkez Komitesi İdari İşler Departmanı vasıtasıyla kontrol eder. Bu
departmanın izni olmadan KGB eleman angaje (başka servisten adam çalma)
edemez. Dış göreve ajan gönderemez. Bir KGB mensubu kariyeri boyunca
terfisinden görev yapacağı alana kadar bu büronun alacağı kararlara tabidir. KGB
adeta Polit Büro tarafından tasmalanmıştır ve komünist sistemin daimi bekçisidir.
Aksinin olması da zaten düşünülemez.
KGB gizliliğe emsallerinden daha fazla önem verir. Bu önem kimi yerde kendisini
paronaya noktasına kadar sürükler. Öyle ki Merkez binada en küçük notun bile
çöpe gitmesi kontrol altındadır. Camlar kalın perdelerle sıkı sıkıya örtülüdür. Dış
operasyonlar ve elçilik faaliyetleri kişiye özel kriptolarla yapılır. Kimi zaman
yıllarca üzerinde çalışılan bir operasyonun yöneticisi batıya sığınır veya yaşamını
yitirir, yerine gönderilen subay bu kriptolar yüzünden operasyonun hangi safhada
olduğunu anlayamaz ve süreç sil baştan başlar. Bu süreç güvenlik sağladığı gibi,
büyük maddi ve zaman kaybına da neden olur. Gizlilik merakı KGB de kast
sisteminin oluşmasına neden olur. Subaylar yukarıdan aşağı inen komuta
zincirine tabi tutulmuştur. Alt birimler üstlerinden gelecek komutlara muhtaçtır.
Bu nedenle yükselmek isteyen bir subay veya merkezden haberdar olmak
isteyenler, kişisel ilişkiler peşinde koşar ki, buda hatırlı dostlar edinmekle
sağlanır. Bu çaba KGB’nin gizlilik perdesine inen en büyük darbelerden birisidir.
KGB’nin amblemi kalkan üzerinde baş aşağı duran kılıçtır. Bunların tam ortasına
birde kızıl yıldız eklenmiştir. Amblemdeki kızıl yıldız devrimi, kalkan rejimin
bekçiliğini, kılıçsa rejimin tüm dünyaya yayılma arzusunu ifade eder.


KGB ÖRGÜTLENMESİ


KGB muazzam kadrosu, hakimiyet alanı, kaynakları ve sorumluluklarıyla devasa
bir boyuttadır. Bir anlamda bu örgütü yöneten dünyaya hükmetmiş sayılır.
Aşağıdaki şemada göreceğiniz gibi örgüt başlıca dört genel müdürlüğe, yedi
bağımsız müdürlüğe, altı bağımsız bölüme bölünmüştür. Bunların çoğu yine
kendi içinde bölünürler ve bunlara müdürlük, bölüm, servis ve idare denir.


SOVYET HÜKÜMETİ = KOMÜNİST PARTİSİ
BAKANLAR KONSEYİ = POLİT BÜRO


KGB BAŞKANI
1-Kollegium
2-Sekreterlik
3-Genel Müdürlük
a)-Birinci Genel Müdürlük
b)-İkinci Genel Müdürlük
c)-Beşinci Genel Müdürlük
d)-Sınır Muhafızları
f)-Doğrudan Genel Müdürlüğe Bağlı Müdürler (Daireler)
f1-Üçüncü daire
f2-Teknik operasyon
f3-Personel
f4-İdare
f5-Yedinci daire
f6-Sekizinci daire
f7-Dokuzuncu daire
f8-Arşiv, Muhasebe, Emniyet vs. destek birimleri

KGB’nin ana şeması böyle olmakla birlikte birde bunlar kendi içlerinde bölümlere
ayrılmaktadır. KGB Başkanı-> Genel Müdürlük-> Birinci Genel Müdürlük şemasını
açtığımızda karşımıza şu tablo çıkar;

Birinci Genel Müdürlük
1-Sekreterlik
2-Parti Komitesi
3-Kanundışı direktörlüğü
4-Bilimsel ve Teknik Servis
5-Enformasyon Servisi
6-Kontr-Entelijans Servisi (Casus Avcıları)
7-Planlama-Analiz
8-Bölümler; (Bölümler başlığı da kendi içinde aşağıdaki gibi açılım yapar)

a)-Kuzey Amerika sahasından sorumlular
b)-Latin Amerika sahasından sorumlular
c)-Çin sahasından sorumlular
d)-Orta-Doğu sahasından sorumlular
e)-Batı Avrupa sahasından sorumlular
f)-İdari Operasyonel Takviye Birlikler
g)-İhtisas Operasyonlar Bölümü, Peyk (dost) servisler ve Sovyet “cover” Birlikleri
vs.

Bu şema ikinci, üçüncü…..ve diğer genel müdürlükler için her birinde farklı
görevler olarak aşağı uzar ve gider….

Birinci Genel Müdürlüğü Tanıyalım:

Sovyet Askeri Haber alma teşkilatı olan GRU askeri casuslukla ilgilenir. Bu alanın
dışındaki tüm dış operasyonlara KGB’nin Birinci Genel Müdürlüğü bakar. Bu
genel müdürlük üç ana direktörlüğe bölünmüştür. Bunlar Kanundışı, Bilimsel ve
Teknik Servis, Planlama-Analiz direktörlükleridir. Ayrıca iki özel servisi vardır,
Yalan Haber Yayma ve Fiili Hareketler servisi. Ayrıca bunlara ilaveten 16 ayrı
bölümü vardır. Bunlardan ilk 10 tanesi aynı dil konuşulan coğrafyalarda
operasyonlar yaparlar. Bir anlamda dış operasyonel bölümler aynı veya akraba
dil esasına göre kuruludur. Bu şema KGB’nin dünyayı nasıl ahtapot gibi
sardığının basit bir örneğidir ki ve yazımız henüz yeni başlamıştır…

Kanundışılar Direktörlüğü veya kısa adıyla “S” direktörlüğü; yabancı ülkelerde
kanunsuz olarak ve sahte kimlikle yaşayan KGB ajanlarını (yani casus) seçer.
Adaylar ideolojilerine, soğuk kanlılıklarına, dil becerilerine ve kültür derecelerine
bakılarak seçilir. Bu ajanlar genellikle ideolojik düşünceleri nedeniyle
vatanlarından kaçan ve Sovyetlere iltica eden siyasi sığınmacılardan seçilir.
Örnek vermek gerekirse İspanya iç savaşından kaçan komünistler Sovyetlerde
eğitilerek aynı dili konuşan Latin Amerika’ya ajan olarak gönderilmişlerdir. Bu
dönemde ülkemizden kaçanlarında olduğunu ve KGB’nin kucağına düştüklerini
belirtmeden geçemeyeceğim. (Saddam’dan kaçan Kürtler CİA tarafından
eğitilerek şuanda Irak’a geri gönderilmiştir.) Genelde gizli ajanlar eğer TİM olarak
görev yapmayacaksa tek tek eğitilir ve her birine Moskova’da ayrı daire tahsis
edilir. Böylece mesai arkadaşlarınca deşifre olmaları engellenir. Tüm gizli
servislerde olduğu gibi her ajan kariyeri boyunca mutlaka kanundışı olarak
(casus olarak) ülke dışında görev yapar. Bu görevi ifa ederken merkez
desteğinden yoksundur ve hayatta kalması kişisel yetenekleriyle ölçülür. Ajanlığın
gerçek manasıyla yaşandığı evre bu dönemdir. Bu zorlu sınavdan geçerek
hayatta kalmayı başaranlar ardından elçiliklerde diplomatik dokunulmazlıkla
“cover” göreve devam eder. Bu kariyerin sonu ajan öğretmenliği ve ardından
emeklilikle sonuçlanır.

Bilimsel ve Teknik Servis veya diğer adıyla “T” direktörlüğü; Batının nükleer füze,
uzay araştırmaları, stratejik bilimler, sibernetik (muhabere kontrolü) ve endüstri
alanındaki sırlarını çalmak için çalışır. Bu direktörlük doğrudan doğruya
operasyon yapar ve diğer birimlere teknik konularda destek olur.

Planlama-Analiz diğer adıyla “I” direktörlüğü; görevi eski operasyonları incelemek
ve kullanılan yöntemleri, hataları tespit ederek, yeni nesil ajanlara aktarmaktır.
Meslek içi kültür hizmeti görür ve Kara Sanatın inceliklerini eğitimlerde
kullanılmak üzere sistemleştirir.
Bu faaliyeti tüm gizli servisler yapar ve dost servislerle bile bu bilgileri kısmen
paylaşır. Bir bilginin istihbarat olarak elde edilmesi sürecindeki bu yöntemler,
dünyanın en iyi korunan ve hiçbir kitaba şimdiye değin konu olmayan kara
sanatın nasıl yapıldığına yönelik sistem bilgileridir. Kimi zaman imkansız gibi
görünen bir bilginin elde edilmesi süreci, bir ajan tarafından hiç akla gelmeyecek
bir yöntemle ele geçirilir. Bu yöntemin yeniden ve daha iyi nasıl uygulanabileceği
gözden geçirilerek, bu departman tarafından sistemleştirilir. Geçmişi eskilere
dayanan Gizli Servislerin başarısı bu bilgi birikiminde gizlidir. O nedenle darbeyle
dahi gelse hiçbir rejim eski gizli servisi dağıtarak yenisini kuramaz. Yapacağı tek
şey tabelayı değiştirmek olacaktır. (ABD müthiş CİA altyapısına rağmen Yeni
Irak’ta yinede görevde Saddam döneminin Gizli Servisini kullanmaktadır.)
Enformasyon Servisi diğer adıyla “özel I” servisi; rakip gizli servislerin ne
yaptığıyla değil ne yapmadıklarıyla ilgilenir. Servis tüm dallardan istihbarat bilgileri
derler. Sadece Bilimsel ve Teknik Direktörlüğün hazırladığı bilgiler bu raporlara
girmez. Parti liderleri için haftalık istihbarat raporları hazırlar. Ancak KGB tüm
dünyadan elde edilen istihbarat bilgilerinin ve çalınan belgelerin geçerliliği
konusunda çok titiz olmasına rağmen, bu bilgileri bağımsız bir kanalda
inceletmez. Bu birimin eksikliği ileride KGB’ye çok pahalıya mal olacaktır. Mesela
17 Mayıs 1941 yılında Richard SERGE (dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ajanı
olarak kabul edilir) Almanların Sovyet Rusya’ya taarruz için 170’le 190 tümen
arasında bir kuvvetle yığınak yaptıklarını Tokyo’dan bildirmiştir. “Konuyu
dağıtmadan bir ekleme yapmak istiyorum. İstihbaratın ne kadar önemli olduğu ve
ne kadar ilgisiz bir yerden ne kadar önemli bilgi elde edilebileceğine en büyük
delil bu gizli servis operasyonudur. Richard SERGE’nin bu operasyonu ileride
ayrı bir başlık altında anlatılacaktır.” Richard SERGE’nin Tokyo’dan bildirdiği bu
bilgi Alman Genelkurmayına sızan Sovyet ajanları tarafından teyit edilmesine
rağmen Stalin bu bilgiyi değerlendirememiştir.

Kontr-Entelijans Servisi diğer adıyla “özel II” servisi; adında savunma olmasına
rağmen saldırgan operasyon yapan bir bölümdür. Sovyetlerde karşı casusluk
faaliyeti yapmaktan ziyade, karşı gizli servislerin kontr-entelijans bölümlerine
adam sokmak için çabalar. Bundaki amaç KGB casuslarının dış ülkelerdeki
güvenliğini sağlamaktır. Kontr-entelijans servisi ayrıca Sovyetler dışında yaşayan
tüm sivilleri (elçilik görevlileri vb) de izler. O nedenle bu siviller için en korkulu
servislerden birisidir. Kontr-entelijans subayının bu insanlar hakkında vereceği en
küçük olumsuz rapor, kariyerlerinin sonu anlamına gelir. Bu servis dünyaca ünlü
MI-6'ya ve A.B.D'nin meşhur CİA'sına başkan yardımcılığı konumuna bile adam
sokmayı başarmış bir servistir. Yerleştirmeyi başardığı bu casuslar yıllarca MI-6
ve CİA'da iki numaralı adam olarak görev yapmıştır.

Yalan Haber Bölümü diğer adıyla “A” servisi; Şahsen benim en sevdiğim
bölümdür. Burada görev yapan insanlar gerçek birer dehadır. Görevleri yabancı
devletlerin kararlarını etkileyecek operasyonlar yapmaktır. Yabancı toplumların
moralini bozacak, fitne çıkaracak eylemler yaparlar. Meraklıları için söyleyeyim
“warrior !” Yalan Haber Bölümü Türkiye’de sayısız eylem yapmıştır. İleride örneği
verilecektir. Bu birim aynı zamanda Sovyetler Birliği aleyhinde faaliyet yürüten
kişileri karalamak içinde kişiye özel operasyonlar yapmaktadır.

Fiili Eylemler Bölümü diğer adıyla “bölüm V”; buradaki “V” zafer anlamını taşır.
KGB’nin batıdan gizlemeye çalıştığı en gizli bölümüdür. Çünkü bu olağan üstü
gizli örgüt Sovyetlerin politik cinayetlerini, adam kaçırmalarını, sabotajlarını
düzenler. Bu eylemlere KGB literatüründe “Islak İşler” denir. Bölüm V’de görev
yapan bir ajana ıslak iş emri geldiğinde, bunun anlamı kan akacağıdır. Bu bölüm
aynı zamanda öyle global eylem planları hazırlamıştır ki, bu plan ancak uluslar
arası top yekün bir savaş riski ortaya çıktığında uygulanacaktır. Böyle bir risk
belirdiğinde bölüm V harekete geçerek, tüm rakip ülkelere önceden hazırlanmış
bir dizi operasyon yapar. Bu operasyonlar sonunda rakiplerin sinir sistemi
kesilerek hareket edemez hale getirilir (ayaklanmalar, sabotajlar vb). Emrinde
profesyonel katiller vardır. Kimi ülkelerde yerel profesyonel katilleri bünyesine
angaje etmiştir. Sanırım tüm bunlardan bölüm “V”’nin Türkiye’de ne gibi
operasyonlar yaptığını üç aşağı beş yukarı anladınız. 1980 öncesi olayları tekrar
hatırlayın. İleride bölüm “V”’nin dünyadaki operasyonları örneklerle verilecektir.

Bünyesinde barındırdığı birimleri sıraladığımız Birinci Genel Müdürlük dünya
çapındaki çalışmalarını coğrafi bölümlere ayırarak yürütmektedir. Bu bölümler
aynı dili konuşan ülkeler esasına göre düzenlenmiştir.

1.Bölüm-ABD, Kanada
2.Bölüm-Latin Amerika
3.Bölüm-İngiltere, Avustralya, Y.Zelanda, İskandinavya
4.Bölüm-Almanya, Avusturya
5.Bölüm-Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika, Lüksenburg
6.Bölüm-Çin, K.Kore, K.Vietnam
7.Bölüm-Japonya, Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Güney Asya
8.Bölüm-Türkiye, Arap Ülkeleri, Yugoslavya, Yunanistan, İran, Afganistan,
Arnavutluk
9.Bölüm-Afrika’da İngilizce konuşulan ülkeler
10.Bölüm- Afrika’da Fransızca konuşulan ülkeler

İkinci Genel Müdürlüğü Tanıyalım:

SSCB içindeki Sovyet halkı ve yabancıların kontrolünden sorumludur. İkinci
Genel Müdürlük on iki direktörlükten kurulmuştur. Bu on iki direktörlük çift yönlü
görev yaparlar. Hem yabancı diplomatları avlarlar, hem de bu yabancıların Sovyet
yurttaşlarıyla izinsiz temasını engellerler. Bölümlerin vazife dağılımları ülkelere
göre taksim yapılmıştır.

1.Bölüm-Kuzey ve Güney Amerika
2.Bölüm-Birleşik Krallık
3.Bölüm- Almanya, Avusturya, İskandinavya
4.Bölüm-Batı ulusları
5.Bölüm-Gelişmiş Avrupalı olmayan uluslar
6.Bölüm- Gelişmemiş Avrupalı olmayan uluslar

Bu birim atmış kadar yüksek rütbeli memur, avlayıcılar, sevk memurları, ihtiyat
birliği, gözetleme direktörlüğünden geçici görevle alınmış üç yüz gözlemciden
kuruludur. İkinci Genel Müdürlük karargahı ABD elçiliğiyle aynı semtte dış cephesi
depo görünümünde beş katlı bir binadır. Ancak bu müdürlüğün Moskova’da
emrine tahsis edilmiş bir çok apartman vardır. Bu apartmanlarda tesadüfen
Sovyet yurttaşları ile karşılaştıklarını sanan yabancı uyrukluları avlarlar. Bu birimin
tipik görev tanımı şöyledir. SSCB’ye gelmek isteyen bir yabancı vize
başvurusunda bulunduğu anda, bu birim KGB’nin tüm birimleriyle temasa
geçerek, gelen yabancı hakkında bilgi toplar. Gelenin kim olduğu, niçin geldiği, ne
kadar kalacağı, kaç yaşında ve sağlık durumu istihbarat raporunda toplanır.
Ardından vize başvurusuna olumlu/olumsuz cevap verilir. Bu kişi havaalanından
indiği anda bu birim tarafından izlenmeye alınır. Kaldığı otelde, katıldığı turlarda
izlenerek bilgiler dosyasına kaydedilir. Bu kişi gazete alırken dahi bir yurttaşla tek
kelime konuşsa, o yurttaş bu birim tarafından sorguya çekilir. Konuşmanın
ihtivasından bu kişinin niyeti çözülmeye gayret edilir. Moskova’daki hiçbir tur
operatörü bu birimin izni olmadan tur programını değiştiremez. Çünkü KGB
önceden belli bu programa göre tertip almıştır. Bu birim aynı yöntemle elçilik
çalışanlarını ve onların Sovyet yurttaşları ile kuracağı temasları da izlemektedir.
Tüm bu işlemleri İkinci Genel Müdürlüğün birden altıya kadar olan bölümleri
aralarında görev taksimi yaparak yerine getirir. Altıdan on ikiye kadar olan
bölümlerse yabancı öğrencileri, öğretim görevlilerini, gazetecileri, basılı yayınları
ve yayın evlerini, parti üyelerini ve rüşvet konularına bakar. Ancak bunlardan
sadece on ikinci bölüm diğerlerinden farklıdır ve görevi sadece Çin’den gelecek
yıkıcı faaliyetleri izlemektir. Buradan da anlaşılacağı gibi SSCB yöneticileri
sanıldığı gibi kendilerine en yakın tehlike olarak Batıyı değil, Çin’den gelecek ithal
rejimi görmektedir.

İkinci Genel Müdürlüğün emrinde ayrıca bu bölümlerin dışında iki birim daha
vardır. Bunlar Teknik Destek Gurubu ve Endüstri Güvenliği Gurubudur. Teknik
Destek Gurubunun görevi profesyonel hırsızlıktır. Bünyesinde yirmi-otuz
civarında uzman hırsız bulunur. Bunların görevi girilmesi imkansız her yere girip
çıkmaktır. Bu elemanlar özellikle elçiliklere girerek kilitleri ve kasaları açarlar. Her
türlü kapalı zarfı zarar vermeden açıp, tekrar kapatabilirler. Tüm güvenlik
önlemlerine rağmen hayalet gibi elçiliğin içinde rahatça dolaşabilirler ve her şeyi
filme alırlar.

Endüstri Güvenliği Gurubuysa bu birim isminden de anlaşılacağı gibi kritik üretim
tesislerindeki güvenlik kaçağına muhbirler vasıtasıyla mani olmaya çalışır. Yine
ayrıca bu bölüm Sovyetlerin ticaret ilişkisi içinde bulunduğu ülkelerde, gizli
faaliyet imkanları araştırır. Tüm bunlarıysa limanlara giren çıkan yabancı
gemicileri avla*****, Ticaret Odalarına ve Dış Ticaret Bakanlığına sızarak
yaparlar.

007 JAMES BOND GERÇEK Mİ !


Herkes Bond filmlerini abartılı bulur. Hatta bu işin erbabı geçinenler TV’lerde
ahkam keserek “Gerçekte bu işler böyle yapılmaz.” derler. Bond filmlerinde iki
ana tema vardır. Acayip silahlar ve güzel kadınlar. KGB’nin icraatlarına bir
bakalım gerçekten Bond maceraları hayal ürünümüdür ?
Eğer KGB gerçekten bir kişiden şüpheleniyorsa ikinci genel müdürlük o kişinin
hemen fotoğrafını çeker. Bu resimler hızla çoğaltılır. Kişi henüz varacağı metro
durağına ulaşmamışken, fotoğrafı orada bekleyen ekiplere ulaşmış olur. Kişinin
otel odasına kamera ve mikrofonun dışında, gece görüş sistemleri monte edilir.
Böylece kişinin karanlıkta ne yaptığı da izlenir. Kimi zamansa bazı otel odaları ve
yataklı vagonlar, özel teçhiz edilmiştir. Bu odalarda özel kimyasal gaz püskürten
mekanizmalar vardır. “Moskova tiyatro baskınını hatırlayın !” Bu gaz buharı kişiyi
farkında olmadan tatlı uykuya yollarken, KGB onun tüm kişisel eşyasını kurcalar.
KGB laboratuarlarında geliştirilmiş özel bir kimyasal, kişinin kişisel eşyalarına
bulaştırılır. Bu toz gözle görülmeyecek ve elle hissedilmeyecek kadar incedir. Bu
tozla temas eden kişi dokunduğu her yere, bu kimyasalın kalıntılarını bırakır. Bu
toz ne işe mi yarar ? Sıkı durun…..Bu tozu algılayan bir sistem, merkez
postanededir. Bu tozla temas eden kişinin postaladığı her zarf, binlerce
mektubun arasından bu sistemin alarm vermesi neticesinde ayıklanır. Ayıklanan
bu zarflar KGB’ye gider, incelenir ve tekrar postaya verilir. Peki herkese aynı toz
kullanılıyorsa hangi mektubu kimin yazdığı nasıl anlaşılır. ? KGB bu tozu her kişi
için ayrı formatta hazırlamıştır. Bir anlamda bu toz, kişiye özeldir. Bu tozun etkisi
yaklaşık on gün sürer ve bu süre zarfında toz yenilenir. Bunun yanında otel
hizmetçilerine verilen likit bir boya, izlenen kişinin ayakkabılarına bulaştırılır. Bu
likit boyanın özelliğiyse şudur ? KGB’nin özel eğitimli köpekleri bu likit boyaya
duyarlı olarak yetiştirilmiştir. “narkotik köpeklerinin likite duyarlı versiyonu.” Eğer
kişi izlendiğini anlar ve ortadan kaybolursa, bu likit sayesinde köpekler onun
kolayca izini sürer. Şüpheli yabancı kimi zaman Moskova’da bir restoranda
karnını doyurmak ister. Hoop ! KGB oradadır. KGB yemeğe müdahale ederek,
kişiyi gıda zehirlenmesine sokar. Kişi daha oteline varmamıştır ki ne olduğunu
anlamadan kendinden geçer. KGB yardım sever yurttaş rolünü oynar ve
hastaneye gidene kadar elçilik kuryesinin taşıdığı çantaya şöyle bir göz atar.

Tüm bunların yanında Birinci Genel Müdürlüğün, meşhur gizli beşinci bölümünde
daha ilginç silahlarda vardır. Bunlar küçük bir tabancaya dönüşen ayakkabı
topukları, sigara paketi kırılınca sessizce zehirli mermi atan elektrikli tabancalar,
patlayan kibritler. Ayrıca uyuşturucu ve zehirli mermi atan, iz bırakmayan sessiz
gaz tabancaları da kullanırlar . Bu silahla taksim meydanında bile hedefi bir
metreden vursanız, etraftaki kimse ne olduğunu anlayamaz. Hastaneye kaldırılan
kişinin otopsi raporu bile net değildir.”Ukrayna devlet başkanının yüzündeki
ölümcül lekeleri hatırlayın !” 9 Mayıs 1962 yılında Macar Gizli Polisinden Bela
Lapunsnyik adındaki genç teğmen, Avusturya’ya sığınır. Kaçarken yanında KGB
operasyonlarına ilişkin net bilgilerde getirmiştir. Macarların Lapunsnyik’i durdurma
şansları yoktur. Avusturyalılar Lapunsnyik’i KGB’den korumak için Rossauer
Lande bölgesindeki yüksek güvenlikli bir karakola naklederler. Bela Lapunsnyik
yaşamından endişe duyar ve biran önce ABD’ye sığınmak ister. Avusturyalılar 5
Haziran günü onu Waşhington’a uçuracak özel bir uçak ayarlarlar. Ancak
Lapunsnyik 2 Haziran gecesi hücresinden imdat çağrısı yapar. Midesinde
dayanılmaz bir ağrı ve yüksek ateşle kıvranmaktadır. Avusturyalı doktorlar onun,
ölümcül fakat henüz keşfedemedikleri özel bir bakteriyle zehirlenmiş olduğunu
açıklar. 4 Haziran günü Lapunsnyik ölür. Bakteri KGB laboratuarlarında
hazırlanmıştır ve KGB casusu kod adı “Ajan 7” tarafından işi görülmüştür.

Yine ayrıca beşinci bölümün emrinde, adam kaçırmalar için özel yapılmış sürat
tekneleri vardır. Bu tekneler muazzam hızlara çıkarak, düşman sahil
güvenliğinden rahatça kurtulur. Bu tekneler geçmişte ülkemize yönelik
operasyonlarda da kullanılmıştır. Özellikle Bulgaristan’ın Varna limanı ve İstanbul
Kilyos arasında görevler icra etmiştir. Özel denizatlıları söylemeye gerek yok,
sağır sultan bile biliyor zaten.

Yukarıda anlatılanlar İkinci Genel Müdürlüğün bir dizi, basit, aceleyle hazırlanan
operasyonlarının örneğidir. Asıl operasyonlarsa çok daha farklıdır. Bu
operasyonlar uzun bir hazırlanma safhasından geçer. Bu tip operasyonlar
gerçek hedeflere yönelik yapılır. Önemli devlet adamları, politikacılar, elçiler
vb…Kimi zaman bu tip bir operasyonun hazırlık safhası iki yıl sürebilir. Bu süre
zarfında hedef hakkında çok detaylı bir istihbarat raporu hazırlanır. Bu raporda
kişinin ne tür yemek sevdiğinden, ayakkabı numarasına, arkadaş çevresinden,
psikolojisine, maddi imkanlarına kadar akla gelebilecek her şey vardır. Bu raporu
önüne koyan KGB. Önce bu kişiden ne isteyeceğine karar verir. Bu kişiye
propaganda mı yapılacaktır ? Genelde bu yöntem batılı gazetecilere yapılır.
Böylece gözleri boyanarak SSCB hakkında batı gazetelerinde hoş haberler çıkar.
Yoksa bu kişi ajan olmaya mı ikna edilecektir ? Veya bu kişi nötralize mi
edilecektir ? Amaç belirlendikten sonra, kullanılacak tekniğe karar verilir. Ardından
ekipler oluşturulur ve Hollywood setlerini aratmayacak düzenler sahnelenmeye
başlar. Bazen öyle olur ki, bir tek kişi için düzenlenen operasyona, yüz KGB ajanı
katılır. Hedef kişinin etrafında hayal bir dünya yaratılır. Miras yediler, kocasından
bıkmış güzel dilberler, homoseksüeller, bankerler, bu hedefin etrafında
filizlenmeye başlar. Tanışma fasılları o kadar doğal hazırlanır ki, hedef kişi bunu
hissedemez. Her şey hayatın akışına uygun sahnelenmektedir. Kullanılan
yöntemlerin başarısını, kişinin zaafları belirler. Hedef kişi kumar düşkünü biriyse,
bu rolü oynayan ajanın. Yok kişinin testisleri faal çalışıyorsa, şefkat bekleyen evli
dilberin koynuna koşacaktır. Hedef bir kez tuzağa düştü mü, kişiye Sovyet polisi
baskın yapar. SSCB‘de bu tür işler ciddi suç olduğundan, kişi hemen
Moskova’nın en kötü karakoluna tıkılır. Etrafı senaryo gereği laf anlamaz, baskıcı
polislerle sarılır. Kişi böylece korkutularak hemen sindirilir. Psikolojisi çöken
batılının, imdadına KGB yetişir. Onu oradan alarak, bir anlaşma yapar. Her şey
unutulacaktır, ancak KGB küçük iyilikler beklemektedir. Aksi durumda olay basına
ifşa edilerek, kişinin kariyerine nokta konacaktır. Ardından yargılanarak cezaevine
gönderilecek veya sınır dışı edilecektir.

Bazen her detay düşünülmesine rağmen, işler beklendiği gibi gitmez. Örneğin
1956 operasyonu bunun güzel bir örneğidir. KGB analistleri Fransa’da bir
hükümet değişikliğinin olacağını rapor eder. Kabine değişecek ve yeni kişiler
göreve gelecektir. KGB böylesi bir değişiklikte hükümeti hangi partinin alacağını
tahminle kalmamıştır, olası kabine üyelerini de tespit etmiştir. Bu rapora göre
hükümetin en etkili ikinci adamının, şuan ki SSCB’deki Fransa sefiri olacağı
analiz edilir. KGB merkezi, İkinci Genel Müdürlüğünden bu kişiyi avlamasını ister.
İkinci Genel Müdürlük hemen devreye girerek, operasyonlara başlar. Her şey
yolunda gider ve sefir beklenen tuzağa düşer. Ardından KGB’nin şantajları başlar.
Ancak sefir bu baskılara dayanamaz ve intihar eder…Olayın iç yüzü batıya
sığınan bir KGB ajanının itirafları sonucu aydınlanır. Peki elçi nasıl bir tuzağa
düşmüştür ? KGB’nin Kırlangıçlarını okuyun ve gerçeği öğrenin…


KGB’NİN KIRLANGIÇLARI…


KGB avlama operasyonlarında güzel kızlar kullanır. Bu kızlara verilen kod adı
Kırlangıçtır. KGB kırlangıçları iki gözlü odalarda yaşarlar. Bu odaların bulunduğu
apartmanların kod adı “kırlangıç yuvası” dır. Bu odalardan biri kızların yaşam
alanıyken, diğer odada KGB teknisyenleri ses ve video kayıt cihazlarıyla görev
yapar…Gerisini anladınız sanırım. Operasyon başladı mı, hedef kişi kedinin
ciğere baktığı gibi bu kızlara salyalanmaya başlar. Ruslarda bir ata sözü vardır,
“Tanrı Rus kadınını erkekleri eğlendirsin diye yarattı.” Gerçekten öylemidir
bilinmez. Kişisel tecrübelerim öyledir diyor ! KGB’nin SSCB’deki film stüdyoları
ile sıkı bağlantıları vardır. Buraya gelen inanılmaz güzellikteki konservatuar
mezunu 20-25 yaş arasındaki aktris kızlar, KGB’ye yönlendirilir. KGB bu kızları
operasyonlar için eğiterek geçici ajan yapar. Bu kızlar asıl kadroda yer almazlar.
Bu görev karşılığında KGB onlara bir filmde yardımcı rol, biraz para veya güzel
elbiseler vaat eder. Kırlangıçlarda rollerini en iyi şekilde oynarlar. Nasılsa hayatın
kendiside roldür. Sizce de öyle değil mi ?

Bunun yanında birde KGB’nin özel fahişeleri vardır. Sayıları nispeten azdır ve
özel sex eğitimine tabi tutulmuşlardır. Bu kızlar SSCB topraklarının dışında,
Bulgaristan’ın Varna şehrinde bungalomlardan oluşan özel bir kampta da
eğitilirler. Derslerinin ana teması baştan çıkarma ve cinsel deneyimlerdir. Bir
erkeğin nasıl tavlanacağı ve memnun edileceğini onlardan daha iyi bilenin
olmadığı söylenir…


Türk Diplomatlara Kırlangıç operasyonu yapılmış mıdır ?

Şüphesiz her ülkenin
sefirine yapıldığı gibi, bizim diplomatlarımıza da bu tür operasyonlar yapılmıştır.
Arnavutluk diplomatımız sıcak bir günde otomobil kullanmaktadır. Yolda bir
otostopçu kıza rastlar. Kız genç ve güzeldir. Genç dilber kısa tanışmanın
ardından, diplomatımıza plaja gitmeyi teklif eder. Diplomatımız havanın sıcaklığını
bahane ederek, mesaisini erken bitirir. Birlikte nispeten tenha sayılmayacak bir
plajda çıplak yüzmeye ve şakalaşmaya başlarlar….Sonra birden diplomatımız
elbiselerinin ve otomobilinin yerinde olmadığını fark eder. Peki kız ! kızda
kaybolmuştur. Çıplak halde ortada kalan diplomatımız, güçlükle sefarete dönmeyi
başarmıştır. Biz erkelerin başına ne geldiyse testislerimizden gelmedi mi ?

Peki elalem bize kırlangıç operasyon yaparda biz onlara yapamaz mıyız ? Hem
de kralını yaparız. Bizim gizli servislerimizin de bu tip “kırlangıç” operasyonları
olmuştur. Bizdeki operasyonların kod adı “civciv” dir. Özellikle şeriatla yönetilen
Arap ülkelerinin elçilerine yönelik yapılan Dışişleri İstihbarat Birimlerinin bu
operasyonlarında, eğitimli ve kadrolu fahişe bulundurmayan Dışişleri, olayı
konsumatrislerle çözmüştür. Aceleyle banyo yaptırılıp, otellere yollanan bu kızlar.
Arapları öyle memnun etmişlerdir ki, adamlar ülkelerine döndüklerinde frengi
kaptıklarını fark etmişlerdir…Ortadoğuyla ilişkilerin neden bozuk olduğunu
sanıyorsunuz ?


BEŞİNCİ GENEL MÜDÜRLÜK


SSCB yurttaşlarını izlemeye yönelik kurulmuş iç istihbarat birimidir. Özetle
görevleri şöyledir,
1-Dini baskılamak, kontrol etmek ve yönlendirmek.
2-Etnik azınlıkları baskılamak ve milliyetçilik akımlarını engellemek. (Bu birim
özellikle Kuzey Karadeniz halklarına, Tatarlara ve Ukraynalılara ağır baskılar
yapmıştır. Bu insanlar sürgünlere yollanmıştır. Yine ayrıca Beşinci Genel
Müdürlük birçok Azeri aydınını Sibirya’daki kamplara yolla***** yok etmiştir.)
3-SSCB dışında akrabaları olanları ve bu akrabalarını SSCB içinde görmeye
gelenleri izlemek. (Beşinci Genel Müdürlüğün bu işe bakan yedinci direktörlüğü
özellikle Türk Casuslarının peşindeki servislerden birisidir.)
4-Dışarıdaki Sovyet Muhacir guruplarını nötralize etmek.
5-Yasak kitap, dergi vb basılı yayınların yayınlanmasını ve dağıtımını engellemek.
(Bu birimin yoğun faaliyetlerine rağmen Elçibey önderliğindeki Halk Cephesi
Azerbaycan’da yeraltı faaliyetleri yürütmüş, birçok dergi ve gazete basıp
dağıtmayı başarmıştır.)
6-SSCB içinde yaşayan Yahudileri izlemek ve baskılamak.

Yukarıda ikinci maddeyi açıklarken söz açılmışken, Sibirya da ki çalışma
kamplarından da biraz bahsetmek isterim. Bu kamplarda daha çok ağır suçlular,
rejim muhalifleri aydınlar ve etnik milliyetçiler misafir edilmiştir. Kamplar
Sibirya’nın geniş coğrafyasına dağınık olarak yayılmıştır. Kimi kamplar daha da
ağır koşullara sahip, Sibirya’nın da kuzeyinde yer alan adalardadır. Buraya giden
kişiden umut kesildiği gibi, aileleri bu kişilerin bir mezarlarının dahi olacağından
emin olamazlar. Kamp ahşap evlerden oluşan bir dizi yaşam alanıdır. Alan askeri
tesislerde olduğu gibi dikenli tellerle çevrilidir. Kamptan kaçmaya çalışacak
kişinin, dışarıda hayatta kalma şansı yok denecek kadar azdır. Gün sabah
06.00’da içtima ile başlar. Kampın ortasında bir direk ve üzerinde termometre
vardır. Hava ısısı -40 C’nın altına düştüğünde mahkumlar çalıştırılmaz. O nedenle
içtimayı müteakip bir mahkum koşarak direğe çıkar ve termometreyi kontrol eder.
Ancak termometre sürekli donduğundan asla ısının -40 C’nın altına düştüğünü
kimse göremez…


KGB SINIR MUHAFIZLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ


Şu filmlerde elinde kurt köpeği, başında kalpağıyla, ağzından buhar çıkarak,
karlar üzerinde devriye atan meşhur birliklerdir. Bu birimin 300.000 kişiden
oluşan seçme kara ve deniz birliği vardır. Modern silahlara sahiptir. Emirlerinde
topları, zırhlı birlikleri ve sıkı durun ! savaş gemileri vardır. Bu gemilerle SSCB
karasularının oldukça uzağına açılarak görev icra ederler. O dönemde bizim
Karadenizli balıkçıların hamsi peşinde açık denize çıkmaları hayaldi tabi…Şimdi
bakmayın Ukrayna karasularına girmelerine. O dönem buna asla cüret
edemezlerdi. Hatta kara sınırlarında bu birlikleri optik cihazlarla izlemek bile taciz
olarak algılanırdı. Böyle bir davranış uyarı ateşine neden olurdu. Böylesi bir uyarı
atışının kazayla sonuçlanması durumunda, kimsenin SSCB’ye hesap sorması
elbette mümkün olamazdı. O nedenle SSCB’yle sınır karakol birliklerimiz, daima
bu gerçeği görerek ihtiyatlı hareket etmiştir. Ancak şu da asla unutulmasın; gözü
pek mehmetçik böylesine bir güçle karşı karşıya olmasına rağmen, gece
devriyelerine sınır boyunca çıkarak ( ki genelde iki erden oluşur) görevinden hiçbir
zaman taviz vermemiştir.

Ticari seyahatlerimden birinde, eski SSCB sınır bölgesinde kalan alanda
dolaşma fırsatı bulmuştum. Burada yetkilinin verdiği bilgileri ve izlenimlerimi
şöyle aktarabilirim. SSCB’yle sınırlarımızın büyük bölümünde arada nehir vardır.
Bu nehrin ortalama genişliği yüz metre, derinliği yedi-on metre civarındadır.
Suyun debisi nispeten güçlüdür. Nehir geçildiğinde SSCB toprakları başlar.
SSCB sınır çizgisi boyunca bir km arayla gözetleme kuleleri ve oldukça güçlü
projektörler yer alır. Bu projektörler o denli güçlüdür ki, gece çalışmaya
başladıklarında sınıra yakın çiftçilerimiz bu ışıklar sayesinde tarlalarında rahatça
çalışırlar. Bu kuleler arasında sürekli özel eğitilmiş köpekli devriyeler gezer. Sınır
boydan boya üç metre yüksekliğinde elektrikli tel örgüyle çevrilidir. Bu telin
üzerinde yine üç sıra dikenli tel vardır. Bu sınır telinin herhangi bir yerine
dokunduğunuzda elektronik bir alarm devreye girerek birlikleri uyarır. Alarmı alan
birlikler tablada yanan ışıktan, ihlalin nerede olduğunu görür. Kısa sürede bölge
abluka altına alınır ve kaçak avı başlar. Bu tel ağını aşmayı başarırsanız (alarmı
öttürmeden), bir ara bölgeye geçersiniz. Bu ara bölge yaklaşık olarak on metre
genişliğindedir. Bu ara bölgenin özelliği sınır boyunca pudra kıvamında topraktan
oluşmasıdır. Amaç sınır ihlali olduğunda, kaçağın zemine iz bırakmasını
sağlamaktır. (Yani alarm ötmese de, bu iz ihlal olduğunun anlaşılmasını sağlar.)
Pudra kıvamında toprağı elde etmek için, ara bölge gün aşırı traktörlerle
sürülmektedir. Bu pudra alanı aştığınızda, sınır muhafızlarının kullandığı devriye
patikası geçilir. Ardından sizi otuz metre genişliğinde mayınlı bölge karşılar. Onu
geçtiğinizdeyse, SSCB içinde sayılmazsınız. Çünkü sizi ikinci bir üç metre
yüksekliğinde elektrikli tel örgü ve üç sıra dikenli tel beklemektedir. Tüm bunları
aşmayı başarırsanız, sınırı geçmiş sayılırsınız. Bu ülkeye neden demir perde
dendiğini sanırım şimdi anladınız. Türk gizli servisinin her şeye rağmen bu işi
başarıyla yaptığını belirtmeden geçmeyelim.

Geçmişte bu sınırlardan çeşitli sebeplerle SSCB’ye geçmeyi deneyen Türk
vatandaşları olmuştur. Bu geçişlerin altında kimi zaman macera ruhu varken,
kimi zamansa siyasal düşünceler etkendir. Bu tip girişimler genelde yaz
aylarında yapıldığından, nehir pek fazla sorun çıkartmamıştır. Ancak güvenlik
önlemleri etkisini hemen göstermiştir. Yakalanan kaçaklar önce KGB tarafından
etraflıca sorgulanmış, gelenin niyeti anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu ihlallerde göze
çarpan en belirgin husus ise şudur; Kaçakların tamamı ortalama SSCB’de iki yıl
tutulduktan sonra sınır dışı edilmişlerdir. SSCB’ye viran bir halde geçen bu
kaçaklar, döndüklerinde insanı şaşırtırlar. Çünkü SSCB onlara güzel bir takım
elbise, hoş bir Rus kol saati hediye etmiştir. (O devirde bir kol saati sahibi olmak,
Anadolu köylüsünün notebook sahibi olması gibi bir anlam taşır. Çünkü maddi
gücü yerinde olan, en fazla köstekli saat sahibidir.) Peki tüm bunların anlamı
nedir ? KGB önce geleni casus mu, değil mi ? diye sorgulamıştır. Gelenin
kimliğinden emin olunca, ondan faydalanma yoluna gitmiştir. İki yıl bu kişi göz
hapsinde tutularak, propaganda yapılmıştır. Ardından Türk halkı nezdinde zengin
ve ferah ülke imajı yaratmak için, bu kişiler giydirilerek memleketlerine dönmeleri
sağlanmıştır. Peki bu propaganda etkili olmuş mudur ? Şüphesiz ki olmuştur. O
dönem siyah beyaz televizyonu TRT’yi doğru dürüst çekmeyen halk, en az
birkaç SSCB TV’sini dilini anlamasa da rahatlıkla izleyebilmektedir. Hayatında
değil Ankara-İstanbul, Erzurum’u görmemiş köylü. Gelen bu kişiden çok katlı
SSCB apartmanlarını, işçi haklarını vb. duyunca, doğal olarak bu propagandanın
etkisinde kalmıştır.


GÖZETLEME DİREKTÖRLÜĞÜ


Bu birim diğer bölümlere ajan eğittiği gibi, 3.500 civarında kendi gözetmenine de
sahiptir. İkinci Genel Müdürlüğün emrine tahsis edilen 300 gözetmen, bu
direktörlükten giderek görev yapar. Buradaki ajanların eğitimleri; şahıs tanıma,
kendini gizleme, izleme-takip, takipten kurtulma vb.dir. Bu kişiler profesyonel
yaşamlarının tamamına yakınını, sadece şüpheli izleyerek ve rapor yazarak
geçirirler. Başkaca operasyona katılmazlar. Ayrıca görevlerinin icap ettirdiği
gözetleme araçlarının icadını ve imalatını da yapma kabiliyetine sahiptirler. Kızıl
altı foto makineleri, kameralar, ses ve görüntü aktarma cihazları, takma bıyık, yüz
ve çeşitli elbiseler imal ederler. Ayrıca bu ajanların altlarına yüksek hızlara
çıkabilen araçlar tahsis edilmiştir. Bu birim akla gelebilecek her yeri izler; tiyatro,
lokaller, metro istasyonları, korunması gereken şahsiyetlerin geçtiği güzergahlar
vb.

MUHAFIZLAR DİREKTÖRLÜĞÜ

Bu birim bizdeki Devlet Büyüklerini Koruma ŞB. Müdürlüğünün yaptığı işi yapar.
Burada görev alanlar, yüksek derecede güvenlik soruşturmasından geçtikten
sonra işe başlarlar. Silah taşıma ve kullanma yetkileri vardır. Bu silahları en etkili
şekilde kullanma eğitimi almışlardır.
Bu birimin en önemli başarısı; SSCB tarihinde bu birim kurulalı, hiçbir SSCB
politikacısı çeşitli suikastlere rağmen, ne vurularak yaralanmış, nede
öldürülmüştür.

KGB’NİN YALAN HABER OPERASYONLARI


Yalan Haber Bölümünün “A servisinin” KGB’nin Birinci Genel Müdürlüğüne bağlı
direktörlük olduğunu daha önce belirtmiştik. Birinci Genel Müdürlük bildiğiniz gibi
KGB’nin atak operasyonlar yapan birimiydi. Yalan Haberler Bölümü KGB içinde
oldukça başarılı görevlere imza atmıştır. Bu birimdekiler bir ülkeyi karıştırmak için
öyle ince düşünülmüş fitneler çıkarırdı ki, kırk akıllı bu fitneden kendini çekip
çıkaramazdı. Bu birimin çalışma mantığını anlamak için, operasyonlarına bakmak
gerekir. Türkiye’den yalan haber operasyonlarıyla konuya başlayalım !


KGB’NİN TÜRKİYE YALAN HABER OPERASYONLARI !


Senatör Haydar TUNÇKANAT 1966 yılının 7 Temmuz günü Türkiye’yi şok eden
bir basın açıklaması yaptı. Aranızda genç olanlar bu adam ne diyor ? Bu
senatörde nereden çıktı ? Herhalde bu adam ABD’yle karıştırdı diyebilir. Yakın
tarihimizde senatör makamının olduğunu onlara belirtelim. (Bk.Kaynak google :,)
taktım bu googleye !) Neyse konumuza dönelim…

Senatör TUNÇKANAT basına yaptığı açıklamalarda diyordu ki; “ABD şuanda
iktidarda bulunan Adalet Partisi lehine, bazı ordu mensubu subayları ve liberalleri
tavsiye edecek.” Senatör TUNÇKANAT bu savının delili olarak, Adalet Partisi
içindeki haber kaynağından gelen belgeleri delil olarak ortaya koyuyordu. Belgeyi
gönderen rumuzunu E.M olarak açıklamıştı. Ortaya konan bir başka belgeyse
E.M rumuzuyla ABD askeri ataşesi Albay Donald Dickson’a yazılmıştı. Her iki
mektupta da ABD’nin Türkiye’nin içişlerine karıştığı belirtilerek, ABD suçlanıyo
 
 
  Bugün 6 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol